
Kredi faiz oranları kredi tipine, vadesine, miktarına hatta
kredi kullanılacak bankaya göre değişiklik gösteriyor. Bankalar müşteri
kazanmak için türlü kampanyalar yaparak ve avantajlar sağlayarak mevduatlarını
en hızlı biçimde faize dönüştürmek için tüm kanalları deniyorlar. Elbette bir
bankanın kredi faizini istediği gibi belirleyebilmesi söz konusu değildir.
Bankaların faiz alt ve üst sınırları vardır ve sınırlar Bankacılık düzenleme ve
denetleme kurulunun yönetmeliklerine göre belirlenir.
Dediğimiz gibi faiz oranları rekabetin korunması ve piyasa
koşullarının stabil tutulabilmesi için belli oranlarda tutulmaktadır. Her ne
kadar kamu otoritesinin faizin üst sınır hakkında net bir baskısı olmasa da alt
sınırlara özen gösterilmektedir. Kaldı ki, hiçbir banka kendi insiyatifi ile
faiz yükseltmez. Zira piyasada çok sayıda oyuncu vardır, özellikle devlet
hissesi yoğunlukta olan bankalar, özel bankalar kadar karlılık gözetmediği için
faizleri yasal sınırların en alt noktasında olacaktır. Ve müşteri için önemli
olan faiz oranı olduğu için, krediyi hangi bankadan kullanacağının pek de önemi
olmayacaktır. Sonuç olarak kredi yükseltme girişiminde bulunan banka hiç kredi
satamaz ve ciddi anlamda zarar eder.
Bankalar, mevduat sahiplerinden topladıkları paralara
kasalarına girdiği andan itibaren mevduat faizi ödemeye başlarlar. Mudiye kredi
satamadık, o sebeple sizin mevduat faizinizi veremeyeceğiz deme lüksleri
bulunmamaktadır. Bu sebeple topladıkları mevduatı hızlı bir şekilde kredi
enstrümanları ile değerlendirmeleri gerekmektedir. İşte kredi faiz oranları da
bu etkene bağlı olarak belirlenir.
Bir ülkede mevduat faizleri yüksekse, kredi faizleri de
yüksek olacaktır. Bankalar mevduat sahiplerine daha yüksek faiz ödeyecekleri
için, kredi kullananlardan da fazla faiz alırlar.
Buradan bakıldığında bankanın ne iş yaptığı da net bir
biçimde görülmektedir. Gerçek kişiler veya işletmeler ellerindeki birikimi
değerlendirmek isterler. Diğer taraftan ihtiyaç sahipleri, belli bir süre sonra
veya belirli taksitlerle ödeyebilecekleri, bunun karşılığında bir miktar fark
ödemeyi kabul ettikleri finansman ararlar. Eğer ihtiyaç sahipleri, birikim
sahipleri ile direkt bir alışverişe girecek olurlarsa, bu durum eskiden bütün
dünyada ciddi sıkıntılar yaratan “banker”, bizdeki ismiyle tefeci vakalarının
ortaya çıkmasına sebep olur. Kontrolsüz para akışı, stabil olmayan bir
finansman piyasası ve çok ciddi hak istismarları ortaya çıkar.
İşte bankalar, ihtiyaç sahipleri ile birikim sahipleri
arasında bir köprü kurup, aradaki farktan kar eden, finans kuruluşlarıdır. Elbette bankaların kendilerine ait paraları
da vardır. Ancak bu sermaye olarak büyümek için kullanılır veya ortaklara kar
olarak aktarılır.
Sonuç olarak bir banka, zarardan öte maksimum kar arayışı
içinde olacaktır. Zira kredi satamayan bir banka kısa zamanda batma riski ile
karşı karşıyadır. İşte Bankacılık düzenleme ve denetleme kurulu da, bankalar
arasında kar asimetrilerinin faiz oranlarına göre değil, hizmet standardı ve
müşteri memnuniyetine göre olması için, bankanın kredi faiz oranlarını
kısıtlar. Bu sayede hem tüketici, hem de sektör genel bir denge içerisinde
hareket etmeye başlar. Aksi halde, banka zarar etmemek için, mudiye verdiği
faize çok yakın bir rakamla kredi satıp, diğer bankaların da onunla yarışabilmek
için faiz indirmesine sebep olurken, genel olarak sektörde karlar azalacak ve
sektörün kırılganlığı ciddi şekilde artacaktır. Tersi biçimde, denetimsiz bir
bankacılık sektörde kartellerin oluşma riskini doğurup, bankaların mevduata çok
düşük, krediye çok yüksek faiz uygulayabilmesi riskini taşımaktadır.
Sonuç olarak kredi faiz oranları, piyasa koşullarına göre
BDDK tarafından çizilen sınırlar içerisinde küçük farklarla değişiklik
gösterebilir. Bankalar faiz indiremese de, farklı avantajlar ortaya koyarak
müşterilerine cazip fırsatlar sunmaya çalışır.